Eti İçin Yetiştirilen Bir Tavuğun Kısa Hayatı
Yazar: Engin Arıkan
Eti için yetiştirilen bir tavuğun 41 günlük hayatı
Bu yazı endüstriyel tavuk eti üretiminde kullanılan hayvanlar hakkında. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2021 verilerine göre Türkiye’de kesilen tavuk sayısı 1.243.409.000 (1 milyar 243 milyon 409 bin). Bunların neredeyse tamamı endüstriyel koşullarda yetiştiriliyor. Yani bir restorana gittiğinizde, bir kafede oturduğunuzda veya bir otelde konakladığınızda size servis edilen yemeklerdeki tavuk aşağıda anlatılan şartlarda yetiştirilen hayvanlardan geliyor.
Kaderi eziyet olan hayvanlar
Tavukların tüm hayatlarının eziyet içinde geçeceği daha en başta genleri ile belirlenir. Tavuk endüstrisinin yıllar boyunca yaptığı ırk “ıslahı” çalışmaları sonucunda bu tavuklar, vücut ağırlıkları oldukça yüksek olacak ve çok hızlı bir şekilde büyüyecek şekilde “tasarlanmışlardır”. İnsanlar tarafından suni bir şekilde ırkları bozulmayan tavukların vücut ağırlıkları yaklaşık 900 gram iken, günümüzde kullanılan tavuk ırklarının vücut ağırlıkları 2,5 kilo (2500 gram) civarındadır. Bu hayvanların küçücük bir civcivden 2,5 kiloluk bir tavuğa dönüşmeleri de sadece 6 hafta alır.
Bunun neticesinde hayvanların bünyeleri ve metabolizmaları ciddi biçimde bozulur. Şu anki kilonuzun 2,5 katına geldiğini ve bunun birkaç ay içinde olduğunu düşünün. Hayvanların bunu değiştirebilme imkânları yoktur çünkü kendilerinin belirleyemediği genetik özellikleri vücutlarını bu şekilde geliştirir.
Tavuklar hayata gözlerini açtıklarında çevrelerinde bir sürü kendilerinden başka civcivin sesini duyar ancak anneleri yoktur. Binlerce civcivin doğal bir şekilde yumurtadan çıkması endüstri koşullarında mümkün değildir. Endüstriyel hayvancılıkta civcivler “suni kuluçka makinalarındaki” yumurtalardan çıkarlar. Bu tecrübe hayvanlar için travmatik olsa gerek çünkü civcivler açısından annelerinin yanında olmak çok güçlü bir içgüdüdür. Civcivlerin çıkardığı sesler (cikleme) esasında annelerinin onları bulması ve koruması içindir. Bu civcivler hiç durmaksızın ses çıkarır ve çevrelerine bakınarak aslında hiç olmayan annelerini ararlar. En sonunda civcivler annelerini bulamayınca en azından kısmi bir korunma hissi için birbirlerine yakınlaşırlar.
Tavukların yapamadıkları şeyler: rahat hareket etmek, nefes almak, uyumak, güneşi görmek
Irkları azmanlaştırılmış olan bu tavuklar hızlı bir şekilde büyümeye başlar. Ancak bu büyüme orantılı bir şekilde gerçekleşmez. Hayvanların asıl büyüyen kısımları göğüsleri, kanatları ve kalçalarıdır. Irk azmanlaştırmasının amacı da zaten bu karlı bölgelerin ağırlığını arttırmaktır. Kalpleri, ciğerleri ve bacakları bu ağır yükü kaldıracak şekilde büyümez. Bunun neticesinde tavuklar kendi vücutlarına hapsedilmiş olurlar çünkü hareket etmeleri çok zorlaşır. Hayvan refahı çalışmaları, bu şartlarda yetiştirilen hayvanların en az yarısının vücut ağırlığını taşıyamadığı için topalladığını göstermektedir. Bu hayvanlar yemek yemek ve su içmek dışında pek hareket etmezler, sürekli otururlar. Öte yandan, hayvanların zaten hareket edebilecekleri pek fazla alan da yoktur. Binlerce hayvan bir arada yetiştirildiği için kümeste tavuk başına bir dosya kâğıdı kadar bir alan düşer.
Bu kadar fazla hayvan sürekli yemlendiği için muazzam miktarda dışkı ortaya çıkar. Bu dışkılar o sürü “hasat edilene” kadar hiç temizlenmez. Netice itibarıyla kümes içindeki amonyak oranı git gide artar ve bu da hayvanların ayaklarını, vücutlarını ve sinüslerini “yakar”. Hayvanlar her nefes alışlarında bu havayı solumak zorunda kalır.
Hayvanların daha fazla yem tüketmesi için kümes içindeki aydınlatma sürekli manipüle edilir. Böylece hayvanların daha fazla yem tükettikleri mevsim ve gün saatleri taklit edilir. Tavuklar hayatlarında güneşi hiç görmezler.
Tüm bu eziyet, hayvanlar için oldukça yorucu olsa da, rahatça dinlenebilme ve uyuyabilme imkânları da yoktur. Tavuklar normalde tüm kuşlar gibi dallara veya parmaklıklara tüneyerek uyumayı tercih eder. Ancak bu kümeslerde tünekler hiç yoktur.
Kötü son
Tavuklar kesim ağırlıklarına ulaştıkları zaman hoyratça toplanır ve mezbahaya gönderilirler. Hayvanların daha uzun süre tutulması risklidir çünkü zaten bünyeleri sorunludur. Altı haftalık bu kısa süre zarfında dahi hayvanların bir kısmı bu şartlara dayanamayıp ölür. Ani ölüm sendromu sebebiyle sürüdeki hayvanların yüzde 1’i bu şekilde telef olur. Ancak bu oran, sürünün geri kalanından elde edilecek verim ile karşılaştırıldığında kabul edilebilir bir kayıp oranı olarak görülür.
Hayvanlar mezbahaya geldiklerinde ayaklarından baş aşağı gelecek şekilde kelepçelere asılırlar. Bu süreç tavuklar için oldukça eziyetlidir çünkü diyafram kasları olmadığı için baş aşağı olduklarında ciğerlerini sabit tutamazlar. Bunun sonucunda ciğerleri yer çekimi ile aşağı iner ve ezilir.
Kelepçelere takılan tavukların bulunduğu bant otomatik bir şekilde hayvanları kesim bölgesine götürür. Bu aşamada mezbahanın niteliğine göre hayvanların kesim şekli farklılaşır. Kimi mezbahalarda hayvanların boğazı çalışanlar tarafından teker teker kesilir. Kimi mezbahalarda ise hayvanlar hissizleşmeleri için kafaları elektrikli bir suya batırılır. Daha sonra da sürekli dönen bir keskiden geçirilerek boğazları kesilir.
Her iki kesim tipinin de ortak özeliği oldukça hızlı olmasıdır çünkü binlerce hayvanın aynı zaman diliminde kesilmesi ve işlenmesi gerekir. Bu hızın sonucunda hataların olması kaçınılmazdır. Elle kesimlerde hızlı işleyen banttaki bazı hayvanlar gözden kaçabilir veya hayvanın boğazı tam olarak kesilmeyebilir. Elektrikli su ve keski sisteminde de hayvanların bazıları kelepçelere tam oturmadıkları, kafaları yukarıda tutmalarından veya elektrik akımının düşük olmasından ötürü hissizleşmeden keskiye girebilirler ve keskiden kaçınabilirler. Bu hayvanlar ölümden “kurtulmazlar”, tam tersine çok daha kötü bir sona ilerlerler. Hayvanların kesiminden bir sonraki aşama tüylerin yolunmasıdır. Tüylerin kolay bir şekilde yolunması için hayvanlar yüksek sıcaklıktaki bir su tankına batırılır. Bu aşamada normal şartlarda hayvanların zaten ölmüş olması gerekir ancak az önce de ifade edilen olası hatalardan ötürü hayvanların canlı canlı kızgın suya girmeleri de ihtimal dâhilindedir.
Eti için yetiştirilen tavukların hayatı işte böyle. Marketlerdeki reyonlarda veya restoranlardaki menülerde tavuk eti ucuz gibi gözüküyor. Ama aslında tavuk eti hiç de “ucuz” değil. Sadece bu bedeli hayvanlar eziyet içinde yaşadıkları hayatları ile ödüyor.